DİĞER
K24'te haftanın vitrini: Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
"Bir çocuk kitabı sınırları aşmayı, hayallerin gerçekleşebileceğine inandırmayı, ufuk açmayı, duyguları keşfetmeyi kendisine dert edinir. Böylesi özgürlükçü bir ortamda ortaya çıkan eser gelişim kaygısına takıldığında sanat olmaktan çıkar. Sonuç odaklı hale gelir. Yavaşlar. Bilimsel verilerle konuşmak zorunda kalır. Ağırlaşır."
"Jaeggy herkesin kolaylıkla benimseyeceği, el üstünde tutacağı türden bir yazar değil. İtalyancanın en soğuk, insanı tecrit edilmiş, etrafı kapalı metinlerinin yazarıdır Jaeggy. Bir benzeri daha var mıdır? Jaeggy Zürihlidir ama bir dünya şehri sayılan Zürih Türkçeye çevrilen her iki kitabında da pek yer tutmaz. Daha içe kapalı St. Gallen kantonunun paralelinde olan Appenzell’dir onun yazar olarak ilgisini çeken ana mekân."
"Bilindiğinin tersine feminizm kendi içinde bütünlüklü bir kavram değildir. Kimi zaman ayrışan kimi zaman kesişen, ama çoğunlukla birbirlerini besleyen, dönüştüren farklı feminist gelenekleri vardır. Cümbüş cemaat feminizm! Ama işin güzelliği biraz da burada. Neyse ki hepimize uygun bir feminizm geleneği var."
1 Şubat 1923’te Zümrüdüanka dergisinde yayınlanan “Erkek Kızlar” öyküsü Serdar Soydan'ın sunumu ve Latin harflerine çevirisiyle K24'ün Evvel Zaman sayfalarında
Oğul Sırtlanı, okurla iş birliği yapmaması bakımından kendine ait bir sınırı beraberinde getiriyor. Bu sınır, anlam üzerinden bizi yokuş yola sürmekten çekinmiyor
Gökçer Tahincioğlu: Edebiyatın kalıcılığı, sonraki kuşakların bugünkü politik atmosferi anlaması açısından mühim. Bunu haberle yapmanız mümkün değil. Ve işin en temelinde yine bahsettiğim kaygı yatıyor elbette; bir roman yazmak istiyordum
Kendine durmadan dışarıdan bakan bir kahramanın, hem de bir görünmek korkusu içinde çektiği azabı tane tane anlatıyor Seçkin Erdi. Öyle ki bütünlük, farklılıkların silinmesinden, herkese benzemekten, böylece görünmemekten geçecek gibi...
68 Hareketi'nin 50. yılı vesilesiyle hazırlanan Devrimci Portreler kitabında, “erkekliği” yeniden üretmek niye? 68'i erkek yumruğuyla özdeşleştiren bu algıyı kırmak, onu dönüştürmek ihtimali hiç mi gelmedi akıllara?
Cinsiyetçi, kadın düşmanı, savundukları değerlerden, bilimsellikten uzak, kadınlara “insan” olarak saygı duymayan “aydınlar” edebiyat tarihinde saygıyla bahsedilmeyi hak ediyor mu?
Yürümek, Aylak Adam'ın tahtına komşu olacak değerde bireyci ve iç bunalım romanıdır, üstelik iki cinsiyeti de kapsayarak ve dahası doğayı bir birey, kenti de bir birey ilan ederek...
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık